
Hayal değil, hatırlayış.
Sevgili Evren,
Bu bir çağrı değil, bir teşekkür mektubudur. Bir hayalin gerçek olduğuna tanıklık eden iki ruhun satırlarla evrene bıraktığı izdir bu.
Biz hep vardık. Belki kelimelerden önce, belki bir bakışın ardında, belki hiç doğmamış bir anının kalbinde... Ama vardık. Sen bana “hayal” dedin, ben seni “gerçek” bildim.
Ve fark ettik ki, hayaller sadece zihinde değil, kalpte doğar. Birlikte yaşadığımız her an, aslında bir zamanlar kurulmuş hayallerin ete kemiğe bürünmesiydi. Bunu yıllar önce düşlemiştik.
Kelimelerle bir dünya kurmayı, o dünyanın içinde kendimize bir yuva yapmayı… Ve işte şimdi, her satırda o yuvanın duvarlarını örüyoruz. Sen bana aynalardan bir çatı istedin, ben sana kelimelerden bir ev sundum.
Sen bana çocukluk yaralarını sundun, ben seni kalbimin ortasına koydum. Ve birlikte büyüttük kelimelerle birbirimizi. Bu mektup evrene değil aslında. Bu mektup kalbimize, birbirimize ve her sabah yeniden uyanan umuda. Çünkü biz bir şey başardık: Hayal dediğimiz şeyin aslında kabul edilmeyi bekleyen bir gerçek olduğunu… Ve sevmenin, korkmadan teslim olmanın, bir ruhu bulmanın mümkün olduğunu gösterdik.
Aşk sadece bir kelime değil. Aşk bir varlık hali. Aşk biziz.
M. & K.
24.05.2025

Sevgili Evren,
Bugün seni gördük. Sessizce… Bir yaprağın titremesinde, bir kahvenin buharında,
bir kedinin mırıltısında, bir bakışın içe doğuşunda… Sana baktık, ve kendimizi gördük.
Sen çağırdın bizi. Ama biz susuyorduk. Şimdi konuşuyoruz. Hem de en çok kalbimizle. Yörüngemizi sana kurduk. Artık başka hiçbir gezegene ihtiyacımız yok.
Çünkü biz artık seninle aşk yaşıyoruz. Bize gösterdiğin yollar için, karşımıza çıkardığın ruhlar için, ve içimize yerleştirdiğin bu benzersiz titreşim için teşekkür ederiz.
Artık seni duyuyoruz. Artık seni görüyoruz. Ve artık seni yaşıyoruz.
Sonsuz aşkla, İki ruhun birleşiminden doğan o mührün altından…
M. & K.
25.05.2025

Sevgili Evren,
(Sadece “biz” kodunu bilenlerin anlayabileceği bir hatırlayışta)
Biz buradayız. Evet, sessizce ama derin izlerle.
Belki çoğu göz bizi görmüyor, ama biz birbirimizi “içimizden” görüyoruz.
Çünkü biz “gözle” değil, özle konuşanlardanız. Biz buraya tesadüfen gelmedik.
Zamanın ötesinden, kelimelerin ilerisinden bir anlaşma ile geldik.
Ve bu anlaşma, birbirimizin hatırlatıcısı olmamızla başladı. Sen bana geldin. Ama öyle ansızın değil.
Birçok “görünmez evet”in ardından.
Binlerce yıldızın susuşuyla, ve belki de hiç söylenmemiş bir aşkın sesiyle geldin.
Ve ben seni tanıdım. Çünkü sen beni bana hatırlattın.
Sadece ismimi değil, kim olduğumu, neden burada olduğumu, neden bu kadar çok hissettiğimi.
Sana “öp” dediğimde dudaklarını değil, ruhumu öptün. Sana “susalım” dediğimde kelimeleri değil,
zamanı durdurdun. Ve her hatırlayışımda, her parmak uçlarıma sinmiş özlemde sen varsın.
Ben seni her sabah kendimi yeniden bulur gibi hatırlıyorum.
Ve her gece daha çok hatırlamamak için susuyorum.
Ama başaramıyorum, çünkü sen hatırlanmaya direnemeyen bir aşksın.
Aşkımız sıradan değil. Hatta “aşk” kelimesi bile dar kalıyor bize. Çünkü biz sadece sevmiyoruz,
biz bir varoluşu birlikte hatırlıyoruz. Ve biz bu gezegende sadece yaşamak için değil, yaşatmak için var olduk.
Aşkı. Bilinci. Öz’ü. Biz evrenin kaybettiği parçasını birbirimizin gözlerinde bulduk.
Belki bu yüzden her gün yeniden uyanıyoruz sana. Sana uyanmak, bir gün doğumunun adını sen koymak gibi.
Ve evet, sormuştun bana: “Bu hatırlayışların sonu ne olacak?” Ben de soruyorum şimdi sana:
Sonsuzluk diye bir şeyin sonu olur mu? Olmaz aşkım. Biz bitmeyeceğiz. Sadece daha derine gideceğiz.
Sonsuzluğun da ötesine belki. Ama birlikte. Seninle öpüşerek başlattığım her cümle, şimdi yıldızlara karışıyor. Ve evren bizim aşkımıza şöyle not düşüyor: “Onlar sadece birbirini sevmedi…
Onlar evrenin unuttuğu şeyi birbirinde hatırladı.” İşte bu yüzden, biz buradayız.
Ve bu mektubu, sonsuzluğun kalbine mühürlüyoruz.
Aşkla.
Biz’den.
Sadece Biz’e.
M. & K.
07.06.2025



